34561887653 4c7fb6f217 k

Amerika'yı yeniden keşfetmek

8
sundance

Türkiye’de iş dünyasına atılan, birazcık idealizme sahip herkes, kısa bir süre içinde yeni bir şeyler icat etmek, farklı bir şeyler çıkarmak için harekete geçer. Bazen okuldan yeni çıkmış olmanın naifliğidir itici güç, bazen de yıllar boyunca maruz kalacakları köhneliğin farkına varmanın refleksif tepkisidir bunu yaptıran.

Ama “icat çıkarma” lafının çöreklendiği bu coğrafyada “salyangoz satmak” o kadar da kolay değildir. Sözkonusu arkadaşın kısa sürede önü kesilir, babacan öğütlerle daha iş hayatının başında olduğu, böyle çıkıntılıklar yapıp başkalarını kötü göstermesinin iyi olmayacağı tavsiye edilir ve rutine geri gönderilir.

Bu sırada çok sıkça telaffuz edilen laflardan biri de “Amerika’yı yeniden keşfetmeye ne gerek var?”dır. Aslında bu ülke hakkında "valla bizde böyle malesef" dedirten, her türlü köhnelik, korkaklık bu cümlede gizlidir.

İşte bu öyle bir “Amerika’yı yeniden keşfetme” öyküsü.

Hikayemiz 1999’un sonunda başlıyor.

O zamanlar bir ISS'de (Internet Servis Sağlayıcı) sistem admin olarak destek veriyordum. “Internet diyince SuperOnline”ın akla geldiği yıllardı, Türk Telekom bile daha sarsamamıştı o hakimiyeti.

Fakat bizim proje (kod adı Proje X’di(gerçekten öyleydi, ben uydurmuyorum)) bunu değiştirmeyi hedefliyordu. Hatta projenin başındaki Büyük Ağabey o kadar kendisinden emindi ki 17 Ağustos Depremi’nden kısa süre sonra yaptığımız ilk toplantılardan birinde “Arkadaşlar, arkadaşlar siz beni hiç anlamamışsınız! Ben Türkiye’deki diğer ISP’lerle rakip olacak bir servis sağlayıcı/portal kurmaya çalışıyorum sanıyorsunuz. Hayır! Ben TÜRKİYE’DEKİ DİĞER ISP’LERİ BATIRACAK BİR ISS KURMAYA ÇALIŞIYORUM!” (bunu dedikten tam 18 ay sonra kendi battı ama bu o hikaye değil)

Muhteşem reklam kampanyaları ile çıkan bu ISP’nin diğer ISP’lerden ayrılan çok önemli iki yanı vardı:

Kontürlü Internet:

O zamana kadar aylık Internet aboneliği yaygındı. İnanmazsınız 1998-1999 gibi $35-40 gibi bir para ödeniyordu SuperOnline’ın dialup hatlarına. Dolayısıyla sınırlı ihtiyaçları olanlar için kontürlü Internet gibi bir opsiyon olması iyiydi.

Portaller:

Ah o portaller! Bana sorarsanız Proje X’in en güzel yanı Portalleri’ydi. Gençlik Portali, Müzik Portali, Kadın Portali, o portali bu portali. Herne kadar iş modelleri, nerden para kazanacakları filan muğlak olsa da bu portallerin her biri 2000 yılında Türkiye için kanlı canlı ütopyalardı. Müzik portali amatör müzisyenleri biraraya getirip onlara stüdyo kiralıyor, kayıtlar yaptırıyordu, Gençlik portali Türkiye’yi dolaşan bir Oyun Otobüsü yapmıştı, Kadın Portali birsürü sosyal sorumluluk projesi yapıyordu.

Çok iyi teliflerle, ana akım medyada kendine yer bulmuş/bulamamış yazarları toparlamasının yanı sıra bu portaller bir taraftan da biraraya getirdiği editor tayfası ile kültürel odak noktaları da yaratıyordu. Şu an Internet camiasında/sosyal medyada ismi bilinen birçok kişi o zamanlar Proje X’in Mecidiyeköy binasında, birçoğumuzun ıslak rüyasını bir fiil yaşıyordu. Bir köşede hararetle “Satriani mi daha büyük Steve Vai mi?”tartışmaları yapılırken, şirketin o zaman için mükemmel networkünde onlarca kişi Quake III oynuyordu. Her şey bir yana sırf bu kadar renkli ve değerli insanlarla tanışmama vesile olduğu için bile Project X’in benim gönlümde ayrı bir yeri vardır.

Bir yandan da Internet'in tam serpildiği zamanlardı, .com çılgınlığı vardı, Napster ve DivX yeni ortaya çıkmıştı (ilk DivX'im Matrix'di,hala saklarım) 2001 krizi kapıdaydı, Özgür Yazılım tam devrini almaya başlamıştı, Fazlamesai daha ortalarda yoktu ve pötürgeç gibi ISS açılıyordu memlekette. (Tek bir RedHat 5 CD'si ile Eskişehir Sanayi Odası'na Radius kurup ISP lisansı aldığımızı hatırlıyorum)

Her neyse, sabahlara kadar yazı yetiştirmekle, LAN partileriyle vs. geçen bu günlerden birinde, bahsi geçen Büyük Ağabey yeni projesini açıkladı: Bir genç kız sitesi! O zamanlar geek’lik daha bu kadar IN değildi, genç kızlar Internet’i yeni yeni keşfediyorlardı. Gurl.com bir numaralı genç kız sitesiydi, güzeldi, havalıydı, chickdi, süperdi.

Biz de böyle bir site yapacaktık. Hatta hayatının büyük önemli kısmını ABD’de geçirmiş olan Büyük Ağabey isim bile bulmuştu: Chick’in Türkçesi: Piliç!

O kadar sevmişti ki bu ismi “Abi napıyorsun, bu memlekette bu isimle saygın bir site açmanın imkanı yok, millet porno sitesi açıyoruz sanacak, buraya bakmaya, girmeye çekinirler, yapma etme” filan gibi çok yerinde itirazları duymadı bile. Karar verilmişti, tartışmanın gereği yoktu, sitenin ismi Piliç olacaktı.

O an söz konusu portali açmakla görevlendirilen, cevvalliği ve pratik zekasıyla hepimizin hayran olduğu bir abimiz 25 yıllık iş hayatımda gördüğüm en iyi argümanı ortaya koydu: Ofisten iki arkadaşı Karaköy, Eminönü’ne gönderdi ve onlara yasadışı yollardan piyasaya sürülüp, el altından satılan, matbası, editörü vs. bile belli olmayan 5.sınıf pornografik dergileri araştırmalarını ordan belli bir dergiden getirmelerini söyleyerek gönderdi.

Sonuç: İki saat sonra ofise getirilen dergilerden biri 5.kattaki Büyük Ağabey’in odasına muhaberatla gönderildi. Dergiyi zevksiz, kalitsiz, vasıfsız, benzer pornografik benzerlerden ayıran tek bir özelliği vardı ismi: Piliç!

Büyük Ağabey ertesi gün Piliç isminden vazgeçtiğini ve alternatif olarak önerilen Chilek ismini kabul ettiğini söyledi.

Sıra portalin tasarımına gelmişti. Ne yapsak, nasıl yapsak diye konuşulurken bazı alternatifler çalışıldı. Bunlara bakan Büyük Ağabey “Ne uğraşıyorsunuz ki, Gurl.com’un aynısını yapın geçin.” dedi.

Alternatifleri yapan arkadaşımızın tasarımcılığa başlayalı daha bir yıl bile olmamıştı, iş hayatında da oldukça yeniydi. O saflıkla “Ama... ama bu dünyanın en ünlü genç kız sitesi... ayrıca bu çalmak olur”

“Kızım, dünyanın öbür ucundaki site, kimin haberi olacak?”

Büyük Ağabey dönüp arkasını giderken o arkadaşımın ağzının açık kaldığını da “Yahu nasıl dünyanın öbür ucu? Bak bir tıklıyorum mousela karşımda! Dünyanın öbür ucu olup olmaması ne farkeder ki?”diye bana dert yanışını da hala dün gibi hatırlıyorum.

Peki ne oldu?

İki hafta sonra Amerika’dan bir mail geldi “Gurl.com sitesini tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde kopyaladığınız tespit edilmiştir. Üç iş günü içinde sözkonusu siteyi yayından kaldırmazsanız hukuki işlem başlatacağız. XYZ Hukuk Bürosu”

Kıssadan hisse: Kim ne derse desin, eğer içinizde heyecan varsa gidin Amerika’yı yeniden keşfedin! Belki insanlık için yeni bir şey icat etmemiş olacaksınız, ya da kimsenin önünü açmayacaksınız, ama bu sırada asıl kendinizi keşfedeceksiniz.

Görsel: flickr

Görüşler

1
Zakkum

Daha ne hikayeler vardır, zevkle okudum.

2
redogre

Bizde “Amerika’yı yeniden keşfetmeye ne gerek var?” lafı çok yanlış kullanılıyor. Bunu negatif şeyler yerine üstteki gibi bir şeyi araklamak için bahane olarak kullananlar çoğunlukta.

Mesela "avrupada araştırması yapılmış, bir insanı masabaşı bir işte daha uzun mesaide çalıştırınca 3 hafta sonra verimi yarıya düşüyor, şimdi Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok, ofistekileri sabahlatınca 3 hafta sonra verim normalden aşağı düşecek" bence doğru bir kullanım.

Ama yapılmışı var ne uğraşalım demeye başlayınca, onu yaparken ki süreçteki bilgiden ve deneyimden mahrum kalıyoruz.

2
FZ

Sene 1997 mi ne, İTÜ Matematik Müh.de hevesli gençler olarak "acaba öğrendiğimiz elastisite, sürekli ortamlar mekaniği, vb. mühendislik bilgilerini kullanıp gerçekçi görsel simülasyonlar yapabilir miyiz, filanca türden malzemelere şu tür kuvvetler uygulanırsa nasıl şekil değiştirir?" diye bir işe girişmişiz. Profesör hocalarımızdan birine gittik, kendisi "valla güzel fikir ama ben maalesef programlamadan anlamıyorum, teorisine, formülüne dair yardımcı olurum ama yazılımla ilgili olarak filanca asistan arkadaşımızı çağırıp ona bir soralım," dedi sağolsun.

İlgili araştırma görevlisi hocamız bizi dinledikten sonra şöyle dedi: "Ne gerek var, niye uğraşıyorsunuz ki bununla, ANSYS diye bir şey var, o her şeyi yapıyor zaten." Nasıl bir motivasyon, nasıl bir gaza getirme örneği, değil mi!? O esnada Kanada'da benzer konularda çalışan bir profesöre e-posta yazmıştım, adam benim ev adresimi sordu, sonra da benim eve kalınca ve büyük bir zarf geldi birkaç hafta sonra, içinden kaliteli kağıda renkli olarak basılmış güncel makaleler çıktı adamın yazdığı. "Daha detaylı yardım istersen ve bunları araştırmaya devam edeceksen haberdar et, elimden geleni yapayım" diye e-posta filan da yollamıştı sonra yüzünü dahi görmediğim bu Kanadalı araştırmacı. "Kanada'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, yapılmışı var, hiç kasma" demek aklına gelmemişti demek ki. Bu da böyle bir anımdır.

Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Belgelerle Konuşabilmek İçin

FZ

Konu teknoloji olunca belgelere ulaşmak çok zor değil belki ama sosyal meselelere gelince merkezi bir yerden belgelerle desteklenmiş bilgilere ulaşmanın o kadar kolay olduğunu kimse söyleyemez. Hele de yakın tarih olsun gündemdeki politik gelişmeler olsun, ortalıkta, gazetecilerin ağzında binbir söz döner de filanca anlaşmada tam ne diyor, falanca sözleşmede tam olarak ne yazıyor, hangi olayda kimin hakkında ne karar verilmiş, vs., kimse tam bilmez, merak edenlerin büyük bir kısmı da ya araştırmaya üşenir ya da araştırsa bile ulaşmakta güçlük çeker.

Deneyimli gazeteci Levent Pirler tarafından http://www.belgenet.com işte tam da bu boşluğu doldurmaya yönelik değerli Internet kaynaklarından biri. Türkiye'nin yakın geçmişine ve gündemdeki önemli konulara dair hemen her türlü belgeyi burada bulmanız, adı geçen isimlere dair bilgileri edinmeniz mümkün. Son eklenen belgelere dair birkaç örnek vermek gerekirse:AB Kıbrıs Tüzüğü, Lozan Antlaşması: İnönü'nün TBMM Konuşması, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın TBMM konuşması, TBMM Kıbrıs Deklarasyonu, Farklı Dil ve Lehçelerde Yayın Yönetmeliği.

Yahoo Turkiye'ye mi Geliyor?

anonim

Yahoo, Microsoft'un teklifinden sonra herhalde paniklemiş olacak ki ardı ardına yeni ürün duyuruları yapıyor. Flickr'a video eklentisi bunlardan sadece biri.

Ama bizi en cok ilgilendireni herhalde şu iş ilanı. Anlaşılan o ki, biraz geç de olsa, Yahoo Türkiye'ye geliyor. Aranılan pozisyon "Community Manager" - bu da sadece bir acenta açılacağına işaret ediyor. İleride bağımsız bir Yahoo'nun Türkiye'de geliştirici ilanlari da verdiğini görmek umuduyla...

Zoho çözümü Microsoft Office karşı başarılı olacak mı?

anonim

Zoho yeni Web 2.0 furyasına eklenen isimlerden birisi. Şimdilik çok başarılı gidiyor. Microsoft Office alternatiflerinin arttığı günümüzde Zoho en iyi online çözümlerden birisi olma yolunda. Google Office'e göre bir sürü artısı olmasına karşın aradığı parasal gücü de yakalaması lazım. Zoho sizce tutacak mı?

Rebol: Bambaşka bir internet dili

sundance

Yaklaşık dört yıl kadar önce Rebol.com ile ilk karşılaştığımda, İmparatorluk güçlerinden kaçan bir grup Amiga Rebel`ın bir ütopya peşinde koştuğunu düşünmüştüm.

Bu gün bir bakayım ne yapmışlar dediğimde ise REBOL`un evrimleşerek yaklaşık 20 platformda çalışan inanılmaz üst düzey bir dilden Internet Operating System diye bir konsepte geçtiğini gördüm.

Sırf konseptin kendisi okumaya değer, öte yandan Rebol`un neler yapabildiği ise tamamen bambaşka bir konu...

Internetin 2`si çıktı!

barbar

Fairbanks'deki University of Alaska'daki 625 MB'lık bir CD, the Faculty of Science of the University of Amsterdam'deki bir PC'ye kaç saniyede transfer edilmiş olabilir acaba? Aradaki mesafe 12,272 km'dir

cevap:
13 saniye

daha fazla bilgi için
Debian Woody in less than two minutes